Shakespeare bir oyununda, “Ağlamak üzüntünün derinleşmesini önler” der. Amerikalı yazar Lemony Snicket’in de bu konuda şöyle bir sözü vardır: “Bilin ki uzun bir ağlamanın ardından, durumunuzda hiçbir değişiklik olmasa da kendinizi daha iyi hissedersiniz.” Charles Darwin’e göre gözyaşı, göz etrafındaki kasların işleyiş biçiminin gereksiz bir yan ürünüydü; bu kasların fazla kan akışını önlemek için arada bir kasılması gerekiyor, gözyaşı bunun sonucunda ortaya çıkıyordu. Şimdi biliyoruz ki yetişkinlerin ağlaması, bazı duygusal uyarıcılara karşı karmaşık bir fizyolojik tepkidir. Ağlamanın en belirgin özelliği gözyaşı dökülmesidir ama yüz ifadesi ve nefes alma şekli de değişir. Mesela sesli ağlarken nefes alıp verme de hızlanır.
İlgi görmek için mi ağlıyoruz?
Her insan sevinçten ya da üzüntüden olsun ağlamakla ilgili duyguları tanısa da yetişkin insanların neden ağladığı konusunda fazla bilgi bulunmuyor ancak bu konuda çeşitli fikirler var. Yetişkin ağlamasının, sosyal nedeni açısından bebeklerinkinden çok farklı olmadığına düşünenler var. Yani belki de ilgi görmek için, en çok ihtiyaç duyduğumuz anda yakınlarımızdan yardım ve destek almak için ağlıyoruz.
Ancak araştırmacılar, yetişkinlerin yalnız olduklarında da ağladığını söylüyor. Belki de ağlamak ne kadar üzgün olduğumuzu anlamamıza yardımcı oluyor, kendi duygularımızı daha iyi anlamamızı sağlıyor. Ayrıca arınma kavramı da söz konusu, yani ağlamak, duygusal olarak gergin durumlarda rahatlamamızı, içimizi boşaltmamızı sağlıyor.
Kısacası “şöyle iyice bir ağlamak” olayı temelsiz değil ancak etkili olması için doğru sosyal destek gerekiyor. Yetişkin insanlar da bebeklerle aynı nedenle ağlayabiliyor: aileden ve arkadaşlardan yardım istemek.